Ankara, cumhuriyetten önce bir taşra kasabasıydı. Anadolu’nun kalbinde ve demiryolu ağının kesişim noktasında lojistik açıdan değerli ve askeri açıdan savunulması kolay olduğu için başkent seçilen kasaba hızla büyüdü.
Ruşen Eşref ile yaptıkları at gezintisinde Mustafa Kemal’in bağ bölgesi olan Çankaya’yı beğenmesi üzerine, Ruşen bey Ankara müftüsü Rıfat Börekçi’ye bunu söyler. Müftünün aracılığı ile Çankaya’daki Kasapoğlu köşkü alınıp Mustafa Kemal’e hediye edilir.
Köşk dediğime bakma, hepi topu iki katlı bir bağ evi. Ama o zaman ömrünün çoğu cephelerde çamurlu hendeklerde, karargâh çadırlarında geçen Mustafa Kemal’e saray gibi gelmiş olabilir. Zira hiç şikayet etmeden 1921’de buraya yerleşir.
1923’de karısı Latife hanım Ankara'ya gelir. Burada Barış Manço’dan Ata’ya geliyor;
‘’El kızı doyar mı çavdar ekmeğiyle, babası büyütmüş baklava börekle’’
1923 yazında evi büyütme çalışmaları başlar. Mustafa Kemal de olsan tek bir gerçek var, karın mutluysa sen de mutlusun.
Bu devirde bu işin verilebileceği iki adam var; Vedad Tek ve Ahmed Kemaleddin.
Mimar Kemaleddin orta halli bir aileden geliyor ve ittihat ve terakki yanlısı iken Vedad Tek’in babası önemli valilikler yapmış Sırrı Paşa, annesi ise ünlü bestekar Lale Saz hanım. Dedesi veliyaht Abdülmecid’i sünnet etmiş daha sonra da sarayın hekimi olmuş. Dolayısıyla Kemaleddin ne kadar sıradan halk ise Vedad Tek de, Osmanlıda ne kadar asilzade olunabilirse o kadar asilzadeydi.
Bana sorarsan bir cumhuriyet kuruyorsam, yerine kurduğum imparatorlukla böylesine yakın ilişkisi olan bir adamı evimi yapması için tutmazdım. Ama sanırım mimar Kemaleddin o esnada Kudüs’de Mescid-i Aksa’nın onarımıyla meşgul olduğundan aslında tek seçenek Vedad beydi.
Mustafa Kemal benim kadar kinci olmadığından olsa gerek çok da kafasına takmamış. Hatta Vedad Tek ile oldukça iyi geçinirmiş.
Osmanlı İmparatorluğu sermimarlığı zamanında bolca yaptığı kamu binalarında hiç bir şey yapamıyorsan simetrik yap mottosunu benimseyen Vedad bey müstakil konutların en azından cephelerinde daha serbest takılmış. klasik pencere boyutlarını yerine göre bozmuş, cumbalarla oynayarak asimetrik cepheler tasarlamış. Geleneksel motif ve süslemeleri avrupada gördüğü modern akımlarla tekrardan yorumlamasına rağmen plan tipini hiç sorgulamamış.
Her şeyin ölçütü insandır. Konut mimarisi kadar da insani bir mimari yok. İlk olarak ateşin etrafına dizilmemizle başlattığımız plan kurgusu, ‘’ eniştemin osuruğunu koklamaktan bıktım’’ dememizle bir sofanın etrafını çevreleyen odalara dönmüş, mahremiyet.
Mekanın ortadaki ateş , yangın tehlikesinden dolayı bahçedeki fırına döndü, daha sonra eve giren mutfaklar Vedad Tek döneminde bile bağımsız takılıyordu, ana girişten ayrı kendi girişleri vardı. Vedad Tek’İn ömrünün sonunda çizdiği apartman planları bile bu şekilde.
Zamanla teknoloji gelişiyor ve soğuk kış günlerinde gecenin bir yarısı bahçeye çıkmaya üşendiğimizden Tuvalet- Banyoyu eve dahil ediyoruz.
İşte Vedad beyin mimarlık yaptığı dönem bu araya denk geliyor. Daha sonraları o sofalar küçülüp giriş holü oldular. Şimdiki evlerde hol bile yok, kapı direk koridora açılıyor.
Rölöve:Yıldırım Yavuz
Büyük bir konak için mevcut bağ evini yıkmak yerine eklerle büyütmeyi seçmiş (resmen sürdürülebilir mimari). Eski yapının önüne ve arkasına ekler takarak evi klasik türk evi plan tipine uyarlamış. İlk olarak Vedad beyin eki olan rüzgarlıktan geçip eski yapının içine Giriş holüne geçiyorsunuz. Giriş holü dediğim bildiğin Sofa. Sofaya girip buradan Yeşil salon, Yemek salonu ve çalışma odasına dağılınıyor. Başka bir deyişle giriş kat selamlık.
Yemek salonun yanındaki mutfağın asıl girişi arkada. Şimdi bunun sütçüsü var tüpçüsü var, hane mutfakları da otel mutfakları gibi servis alanı muamelesi gördüğünden Vedad Bey’in daha sonradan yapacağı apartmanlarda da mutfaklar ayrı bir girişe sahip olacak.
Üst katta ise yatak odası ve ona bağlı çalışma odası ve kütüphane var. Bina planının herhangi bir klasik türk evinden farkı yok.
Giriş Cephesi
Sonradan eklenen kule
Rüzgârlık
Giriş Holü
Yeşil Salon
Eli Kabul (Çalışma Odası)
Yemen Salonu
Radyo ve Sigara Salonu
Üst Kat Hol
Misafir Yatak Odası
Kütüphane
Masanın altında yatan Fox'a dikkat
Çalışma Odası
Ana Yatak Odası
Banyo
Vedad beyin kariyeri boyunca mimari sorgulamaları daha çok cephe ve süslemelerde olmuş gibi. Ama Osmanlı ile yeni kurulan cumhuriyete iş yapmak arasında fark var sanırım çünkü Gazi Köşkü’nün cephesinde tek parça mavi seramik yok. Son derece sade taş duvarlardan ibaret.
Yapının arka cephesinde zemin katta sigara odası, üst katta ise çalışma odası olarak eklenen kısım cihannüma olarak tasarlanmış. ( Bu kelimeyi çok seviyorum, cihannüma!)
Cephesi bu kadar sade olan köşkün iç mekanı ise tam bir tezat; tavan süslemeleri, büyük ahşap mobilyalar vs.
Yapılan ekler sonrasında yapıda bazı duvarlar bel vermiş. 1926 yılında tadilat ihtyacı doğmuş. Bu dönemde de Vedad Bey ile hükmetin arası bozulduğundan onarım işini Alman Holzman firmasına veriyorlar. Onlar da hazırladıkları raporda Vedad Beyi itin götüne sokmuş afedersin ‘’Hayret bu bina bu zamana kadar nasıl çökmemiş, bunu yapan mimar mecnun herhalde’’ filan demişler. ( yuh!)
1927 yılında Ernst Arnold Egli’nin davet üzerine Ankara’ya gelmesi ile Türk Mimarisinde Kemaleddin-Vedad Tek devri kapanıyor. Osmanlının bu son mimarları yerlerini Ernst Arnold Egli, Clemens Holzmeister’e bırakıyorlar. Özellikle Mimar Kemaleddin’in işleri acımasızca elinden alınıp Ernst Arnold Egli’ye verilmiş.
Mütevazı bir köşk olan Gazi Köşkü , cumhurbaşkanlığı konutu olarak yetersiz kalınca yanına yenisinin yapılma işi 1930’da Clemens Holzmeister’a veriliyor. O da Pembe Köşk olarak da bilinen Çankaya köşkünü inşaa ettiriyor.
Vedad Tek’İn Gazi köşkü imkansızlıklar yüzünden sade bir cepheye sahipken Pembe Köşkün suratsızlığı Holzmeister’İn mimari tarzının bir sonucu. Holzmeister’in bu köşkü tasarlarken Türk Evinden ne kadar etkilendiği, cephede yaptığı uzun açık koridorun Türk evindeki Hayat’ın modernize edilmiş hali olduğu, havuzlu orta holü ile ilgili yazılar okudum. Yani yuh!
Simetrik Plan kurgusuna karşı hislerim zaten Belli. Cephede cumbalar var ama sadece ön yüzlerinde pencere var. O zaman neden cumba? Efendim cepheyi geri çekmiş de Hayat olmuş da, biliğin açık koridoru bana 10 liraya satılan fincanda sallama çay gibi kakalıyorlar sanki.
Holzmeister’in suratsız mimarisinin değersiz olduğunu söylemiyorum. Genelkurmaya yaptığı binayı beüenirim mesela. Çünkü adamın tarzı kışla yapmaya uygun. Devlet binası dendiğinde aklıma gelen orantısız, süslemesiz, özensiz bina cephelerinin ilk mimarı Holzmeister.
Bayrağı daha sonra yabancı mimarlardan devralacak olan Seyfi Arkan ve Sedad Hakkı Eldem de tek parti döneminde insan ölçeğinin üstünde binalar tasarlayacaklardı ama oranlara daha hakim olduklarından böyle saçmalıklar yapmadılar.
Ohh, Clemens’e kinimi kustuğuma göre Gazi köşküne dönebiliriz.
Pemba köşkün gelişiyle Gazi köşkü boşa çıkar. Bugün yapı müze köşk olarak hizmet veriyor. Bir klasik olarak pazartesileri kapalı, haftaiçi ise randevu ile girilebiliyor. Haftasonu , eğer bayram değilse 13:00-17:00 arası randevusuz ziyaret edilebiliyor. hazır çankaya yerleşkesine girmişlen Seyfi Arkan’ın Atadan köşküne de bir kafayı uzatıp bakarım diyorum.
Kayak:
M.Vedad Tek Kimliğinin İzinde Bir Mimar _ Afife Batur
Son Dönem Osmanlı ve Çağdaş Türk Mimarlığında ‘’Oryantalist’’ Yaklaşımlar _ Prof.Dr.Yıldırım Yavuz
https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/yerleskeler/muze_kosk/muze/
http://www.goethe.de/ins/tr/ank/prj/urs/geb/geb/cum/trindex.htm