18 Ağustos 2011 Perşembe

Wittgenstein Evi




Wittgenstein evini anlatmadan önce sanırım Wittgenstein'ın kendisini tanımak lazım.

Ludwig Wittgenstein çelişkilerle dolu bir filozoftur. Sıkı bir katoliktir ama hiç kiliseye gitmemiştir. Öte yandan sürekli olarak çevresindekilere herşeylerini bırakıp münzevi hayatı yaşamalarını salık verir. Kendi de birkaç kez bunu denemiş ama sağlık durumu el vermemiştir. Bir keresinde bir manastıra katılmak istemesine rağmen rahipler adamın deli olduğunu düşündüklerinden teklifini kabul etmemiştir ama Ludwig yılmayıp manastıra bahçıvan olarak girmiştir.
Ludwig tüm erkek kardeşleri gibi homoseksüeldi ve saplantılı, kıskanç bir aşıktı ama aşka bakış açısı da şahsına münasırdı. Aşık olduğu insanla birlikte olmaktansa bitmek tükenmek bilmeyen mantık tartışmalarına girmeyi tercih ediyordu. Cinsellik hiç tanımadığı insanlarla yaşanan günübirlik ilişkiler şeklinde olmalıydı.

Ludwig'in yine başarısız bir münzevi hayatı denemesinden sonra, akli dengesinden şüphe eden kızkardeşi Margaret Stonborough onu meşgul etmek için kendisine bir ev yapmasını ister.
Filozof, Adolf Loos'un bir öğrencisi olan arkadaşı Paul Engelmann ile işe girişir.
Binanın genel tasarımı Engelmann'a aittir. Engelmann'ın mimarlığı daha çok iç tasarım konusunda ağırlıklı olduğundan ve Wittgenstein'ın mesleki eğitimi ise mühendislik konusunda olduğundan dolayı bu ikiliye toparlayıcı bir üçüncü olarak Jacques Groage katılmıştır. Ama işe tasarım konusunda tavsiyelerde bulunmakla başlayan Wittgenstein her işte olduğu gibi bu işi de öyle abartır ki Engelmann'ın değişiyle evin gerçek mimarı haline gelir.
Wittgenstein yapım aşamasında da bir diktatör haline gelmiştir. Olması gerekenden yerden birkaç santim kaymış olan bir pencere yüzünden tüm duvarı yıktırmıştır. İşçilerin inşaat alanından kaçmasını önleyen şeyse savaştan çıkmış ülkede milletin sokakta açlıktan kırılıyor olmasıydı.
Evin mekanik tesisatında ise istediği detayları piyasada bulamayında bunları kendi imal etme yoluna gitmişir.
''İdealim kesin bir serinkanlılık. Bir mabed tutkulara müdahale etmeden bir yuva sağlar.''

Yazıya Paul Strathern'den devam edelim;
''Ev hala, Viyana'nın doğu yakasında Tuna kanalı yakınlarındaki bir cadde olan, Kundmangasse'de ayaktadır. Bina görünüş olarak, üç katlı, sıra sıra geniş düz camlı, hiç de sıradışı olmayan, erken yirminci yüzyıl stilinde bir bloktur. Birkaç yıl önce Wittgenstein Evini ilk bulduğumda, ziyarete açık olmadığı söylenmişti. Hayal kırıklığı içinde caddede durup, içinin nasıl olduğunu görmek için camlardan içeriye bakmaya çalıştım. Camlardan birinden onu diyagonal olarak kesen bir merdiven gördüm. Kısa bir süre sonra hemen başımı çevirdim. Bir kadın merdivenden inmeye başlamıştı , ve kendimi onun eteğinin altına bakarken buldum. Anlaşılıyor ki, bu yapısal gaf, tam planlandığı gibi yerleştirilen, kusursuzca çizilen elektrik düğmeleri ve benzer şeylere olan saplantısının arasında, mimarın gözünden kaçıvermişti. ( Çarpıcı bir paralellikle, Wittgenstein'ın , o dönemde aklında şekillenmeye başlamış olması gereken ikinci felsefesi de, detaylara olan saplantısı, ve onunla yaşaması beklenen insanların ihtiyaçlarını tamamen göz ardı etmesiyle, dikkat çekici bir benzerlik gösteriyordu.) ''

Bu ev tam da aristokrat bir aileden gelmesine rağmen babasından kalan tüm serveti reddedip münzevi hayatı yaşamaya karar veren, zekası dolayısıyla bir üst sınıfa alınmış olmasına rağmen kendinden ortalama biri olarak bahseden, israf konusunda takıntılı, yamalı ceketler giyen, şantiyede işçi tulumlarıyla gezen Wittgenstein'dan beklenicek bir evdi ; süsten arınmış , modernist ve hatta sıradan görünümlü bir ev.

Ev ikinci dünya savaşı sırasında sığınak ve askeri hastane olan evin yemek salonu rus askerlerinin atları için ahır olarak bile kullanılmıştır.
Başından geçen bunca talihsizlikten sonra Wittgenstein'ların bir dostu olan Bernard Leitner tarafından başlatılan bir kampanya ile 1971'de kurtarıldı ve 1975'den beri de Bulgar Kültür Merkezi olarak hizmet vermekte.

''Felsefenin zor olduğunu mu sanıyorsunuz ama mimarinin zorluğu yanında felsefeninki hiç kalıyor'' demişti Ludwig Wittgenstein.

Kaynak:

90 Dakikada Wittgenstein Paul Strathern
The Wittgenstein House Princeton Architectural Press 2001
Ludwig Wittgenstein, Architect (Mimar Wittgenstein) Paul Wijdeveld
The Architecture of Happiness (Mutluluğun Mimarisi) Alain de Botton
Wikipedia


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder