Hızırbey Cami ve Dündar Bey
medresesine baktığınızda bir tuhaflık farkediyorsun. Duvarları
yamalı bohça gibi. Bir yanı kesme taş, diğer yanı yığma taş
duvar, orada biraz tuğla duvar.İki bina arasında tek
tarafı açık bir avlu var. Kim neden iki binayı birbirine bağlayan
avlunun bir tarafını açık bırakır da diğer tarafına
yüksek bir duvar örer ki ? Cevap, kimse!
Avlunun tek tarafını
kapatan ve hem caminin hem de medresenin paylaştığı duvar aslında
şehri ikiye bölen kale dış surunun kalan parçası.
Devşirme malzeme herkes kullanıyor
ama Selçuklularda bir boş vermişlik var bana sorarsan. Ayasofya da
eski tapınaktan kalan kolonların hangileri olduğunu görmek için
Hercule Poirot olman gerekiyor. Bu bölgedeki Selçuklu yapılarına
geldiğinde ise bırak Hızırbey camiinin yamalı cephesini,
üzerinde haç işareti olan taşların kullanıldığı cami bile
gördüm bu civarda. O kadar sallamamışlar.
E şimdi selçuklu yapısı dediğiniz
cepheler sağır, kapılar işlemeli haliyle Medresenin sütun
başlarında da kuş ve nar desenleri. Caminin ve avulunun
duvarlarında ise yer yer işlemeli taş parçaları var. Bu devşirme
taşların bir kısmında Selçuklu yıldızı var. İlk yapılan
cami hasar görüp yıkılınca yeniden onarmışlar. Bu taşlar
muhtemelen o dönemden kalma ama düşen taşı yerine koyayım , ilk
günkü gibi olsun dememişler . Nereye denk geldiyse oraya konulmuş.
Bu sağır cephe olayını da çok anlamış değilim. Yani selçuklu diyince aklıma kervansaraylar geliyor. Onların da cephesine söve silme atsan hırsıza yol göstermiş olursun. Tutar tırmanır. Peki ama zaten kapısı açık bir cami cephesini sağır yapmanın manası nedir? Püf ama yazarken farkettim. Adamlar duvarı sıfırdan yapmamış ki. Zaten kullanılan malzemenin çoğu geri dönüşüm, tam bir yeşil bina.
Şimdi sıfırdan minare yapmaya kalksan ona da bir dolu taş gidecek. Cami zaten yüksek duvarlı, minare dediğin ondan da yüksek olmalı. E Hamidoğullarının da karakteri belli. İş yapası yok, yapsa da para harcayası yok. Aranan cevap yine sur kalıntısında. Caminin kendisini sur ile aynı yükseklikte yapıp, minareyi de sur kapısı üzerine yapınca malzemeden %50 tasarruf etmişler ve kapının üzerine minare durması kimseyi rahatsız etmemiş.
Zaten Hamidoğulları, Eğirdir gölüne
ayaklarını uzatmış üzüm yerlerken yanıbaşlarındaki
Karamanoğulları ve Osmanlılar almış başını yürümüş.
Ticaret yolunun üzerinde zengin bir beylik olay Hamidoğulları ,
iki hırslı beylik arasında yutulmuş gitmiş.
Kayak:
Wikipedia
HamidoğullarıDönemi HızırBey Camii, Dündar Bey Medresesi, Dündar Bey Hamamı, Mevlenihane,
Baba Sultan Türbesi Lisans Tezi _ Yusuf Ertaş (Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat tarihi Bölümü)
Kaynak gösterimi için teşekkür ederim. Yusuf Ertaş
YanıtlaSil