29 Mayıs 2012 Salı

Geçen akşam kardeşimle beraber Remgillerdeydik...


Geçen gün bahar temizliği niyetine kitaplığıma girdim. Yıllardan beri sakladığım defterlerim var. İçlerinde ne olduğunu ben bile unuttum. Bu defterlerden birini karıştırırken bir not gözüme çarptı
'' Koolhaas Houselife''
Zamanında not almışım ama daha sonra ilgilenmeye fırsatım olmamış. Kısmet bugüneymiş diye geçtim bilgisayarın başına. Bahar temizliği biraz daha bekleyebilir.
Belgesel, Rem Koolhaas'ın 1998 yılında Bordeaux'da tekerlekli sandalye kullanan bir müşterisi için yaptığı evi anlatıyor, Maison a Bordeaux.( Time Dergisi; 1998 Yılı En İyi Tasarım)
Ama belgeselimizin kahramanı evin temizlikçi kadını. Dolayısıyla belgeselin gidişatını Rem Koolhaas'ın modern mimari görüşü vs. değil, baya baya bizim Perihan abla belirliyor.


Evi veya belgeseli çok fazla anlatmak istemiyorum, internette kolayca bulunuyor. Kendiniz izleyin görün.
Ama şunu söylemezsem çatlarım; o kadının, üçgen basamaklı dönen merdivenden, elinde elektrik süpürgesiyle çıkma çabası efsaneydi.

Aslında kendimizi olaya fazla kaptırdığımızda gerçeklikten nasıl koptuğumuzun resmidir. Sen kesintisiz manzara diye tüm duvarları cam yaparsan kadın da perdeleri düzelteyim diye 15-20 dk boyunca yürür.
Brüt beton olsun, malzemenin ham halini göreyim dersen, Rem Koolhaas da olsan, yaptığın evi su basar, pencere altlarına eski fanilalarını sıkıştırırlar.

Ama müşterinin Rem'e evi sipariş ederkenki sözlerini düşünüyorum da belki de bu evi ''engellilere'' bakış açımızı değerlendirdiğim bir yazı içinde anlatmalıydım.

“Tahmin edebileceğinin aksine, yalın, basit değil, karmaşık, komplike bir ev istiyorum. Çünkü, başkalarının aksine, bu ev benim hayatımı belirleyecek”
Bakmayın böyle durduğuna, aslında nasıl sevimli bir adam anlatamam.