27 Ekim 2011 Perşembe

Mimarlar-1

Brigitte Weber

Cengiz Bektaş

Emre Arolat

Kerem Erginoğlu & Hasan Çalışlar


Murat Tabanlıoğlu
Canımın sıkıldığı bir anda kalemimi elime aldım, umarım kimse alınmaz. Sonuçta bendeki kabiliyet de bu kadar.

13 Ekim 2011 Perşembe

H. H. Holmes ve Kanlı Oteli Hakkında Bir Deneme Yazısı

Herman Webster Mudgett ismi size tanıdık geliyor mu? Mimarlık kitaplarında ya da dergilerde pek adı geçmeyen bir kişidir Herman. Zaten hayatı boyunca tek bir bina yapmış bir adamı neden anlatsınlar size. Ben internette öylesine gezinirken rastladım kendisine ve itiraf etmem gerekirse onu ve inşaa ettiği Kale ( Castle ) ismini verdiği otelini görür görmez çarpıldım.
Herman'ı diğer mimarlardan ayıran özelliği bir seri katil olması, hem de ne katil; Amerika'nın bilinen ilk seri katili. Öyle ki Herman yakalandığında Serikatil diye bir kelime bile olmadığından Multi-katil demiş gazeteler.
Biraz daha ayrıntıya girmek gerekirse Herman küçük bir kasabada parasız bir çocuk olarak başlıyor hayatına. Nasıl yırtarım sorusuna cevap olarak da zengin bir dulla evlenmekte buluyor cevabı. Ki karısının parasını yemek hayatı boyunca cevabını aradığı bu soruya bulduğu en masumane yanıt.
Daha sonra karısını arkada bırakıp büyük şehre gelip tıp fakültesinde okumaya başlıyor.
Okuduğum kimi kaynaklarda aslında ilerideki cinayetleri için eğitim almayı istediğinden tıp fakültesine girdiği söyleniyordu. bazılarına göreyse cinayet fikri daha sonradan ortaya çıkmıştı.
Herman, üniversite yıllarında karısından gelen parayla kıt kanaat geçinmeye çalışırken fakülte hademesinden karlı bir iş kolu öğrenir. Kimsesizler mezarlığından ceset çalıp diğer öğrencilere satmak. Okuldaki kankasıyla mezar soyup ölü bedenleri satarken Herman, bu mezar soygunculuğunu daha karlı bir hale getirmenin yolunu bulur;
Sigorta dolandırıcılığı fikri basittir, bir aile oluşturacak şekilde cesetler bul (anne, bana, çocuklar) sonra da bunların adına sahte sigorta poliçeleri hazırlayıp bankayı dolandır. Ama Herman bir aile oluşturacak kadar ölü bulmanın sandığı kadar kolay olmadığını görmüş. Sonuçta taze beden bulmak zor, çürümüş bedene de kaza süsü veremiyordu.
Yine de sevgili katilimiz soruna bir çare bulmuş ve kendi ölümünü tezgahlamıştır. Taze ceset olayını da üniversite yıllığına ''Tek ve gerçek dostum'' yazdığı suç ortağını öldürerek çözmüştür.
Şuna bak, insan birlikte mezar soyup sigorta dolandırıcılığı planladığı arkadaşına da güvenemeyecekse bu Dünya'da kime güvenebilir?
Bu noktadan sonra adını H.H. Holmes olarak değiştiren Herman yaşlı bir çiftin eczanesinde kiracı olarak kalmaya başlar. Yaşlı adam hastalıktan öldükten sonra dul karısı ansızın herşeyini Holmes'a bırakıp şehri terkeder . Neden olmasın?
Ve Holmes'un dahiyane projesi başlar. İnşaat süresince sürekli mimari planları ve inşaat ekibini değiştirerek binanın gerçek planları kendinden başkasının öğrenmemesini sağlamış. Bazıları mısırlı firavunlar gibi inşaat ekibini de öldürüp gömdüğünü söylüyor ama buna dair bir bilgi yok.
Holmes'un Englewood mahallesine inşaa ettiği 3 katlı Kale'si dışarıdan bakıldığında zemin katında dükkanların ve Holmes'un eczanesinin olduğu, sıradan bir otel gibi gözükür halbuki içi penceresiz odalar, tuzak kapılar, gizli geçitlerle dolu bir cinayet aletidir.
Holmes otelini hızla hizmete sokar ama asıl vurgunu 1893 Şikago Dünya Fuarında yapar. Şehre akın eden yüzlerce insan otellere doluşur. Bir seri katil için av sezonu gibi.
Peki bir binayla nasıl adam öldürülür ? Holmes'un en çok başvurduğu yöntemlerden biri 2. kattaki ofisinde insanları zorla kasasına kapatarak boğarak öldürmekti. ( Sevgililerinden biri de bu talihsizliği yaşamıştır) Peki içi müşterilerle dolu bir otelde kimseye görünmeden nasıl bir cesetten kurtulursunuz?
Holmes bunun için birbirinden bağımsız iki ayrı koridor tasarlamıştı.Cesedi ofisinden sürükleyerek çıkartıp yandaki bir odaya geçiriyor, oradan da bir başka odaya ve yerde gizli bir kapağın olduğu bir banyodan aşağı 2. kattaki banyoya atıyor. Sonra da merdivenlerden inip ikinci katta kurbanının yanına gidiyor. Orada gerekli işlemleri yaptıktan sonra yine bir yer kapağından cesedi aşşağı bodruma indiriyordu. Holmes insanlara çekler imzalatıp öldürdükten sonra cesetlerini kimyasallarla çözüp iskeletlerini tıp fakültesine satıyordu. Ufak tefek bir adam olmasına karşın elini kirletmekten çekinen biri değildi ama bir kurbanının kafasını sandalyeyle parçaladıktan sonra onu fakülteye satamayacağını farketmişti. Cesetleri bu kadar itinayla indirmesinin sebebi bu olsa gerek.
1893 Kolombiya Dünya Fuarında, Holmes altın günlerini yaşadı. Şehre gelenin gidenin hesabı yoktu.
Ama kendilerinden bir daha haber alınamayan insanlar birilerinin dikkatini çekti. Hayır tabi ki polisin değil, sigorta şirketinin. Sürekli çek imzalamak zorunda kalan sigortacılar huysuzlanınca Holmes çareyi hava değişikliğinde buldu.
Oteli yaptırırken tanıştığı ve sonrasında işe alıp kas gücü olarak kullandığı eski sabıkalı Ben Pitezel'e bir plan önerdi. Benimle gel ülkenin diğer ucuna gidelim. Seni ölü gibi gösterip ailenin sigorta parasına konmasını sağlayalım.
Her gün korkunç cinayetler işlemesine yardım ettiğin bir adama güvenemeyeceksen... Sonuç olarak planda anlaşılır ve Holmes, Ben Pitezel'in ölü gözükmesi konusunda baya hassas davranır. Daha sonra bayan Pitezel'e, kocasının çok daha önceden yazdığı bir mektupla giderek , çocukları babalarına götüreceğini söyler ve en küçük çocuk hariç iki kız kardeşi ve erkek kardeşlerini yanına alıp gider. Daha sonra ortaya çıkarıldığına göre önce erkekten kurtulmuş ve onu bir eve gömmüş, kızları ise kendi hazırladığı ses geçirmez bir sandığa kapatarak boğarak öldürmüştü.
Sigorta şirketinin dedektifi Holmes'un tepesine çöküp onu mahkemeye çıkardığında bütün vahşet gözler önüne serilmeye başlamıştı. Sandığa kapatılan kızlar çıplaktı ve muhtemelen tecavüze uğramışlardı, otelinin zemininde gömülü kemikler, hatta muhtemelen yamyamlık denemesi yaptığı korkunç haldeki cesetler ,kıyafet parçaları, cesetleri yoketmekte kullandığı kimyasal çukurları, fırınlar; hepsi tek tek ortaya çıkıyordu.
Otelin kendisi bile bir kabustu; hiçbir yere çıkmayan koridorlar, merdivenler, gaz odaları, gizli kapılak, kapaklar, asit kuyuları, morg, kremetoryum, bina içinde bir darağacı odası, işkence aletleri...
Bir süre inkar etse de sonrasında ilgiden hoşlanarak suçlarının bir kısmını itiraf etti. Ama tahmin edilen rakam yüzün çok üzerindeydi.
Holmes idamdan sonra vasiyeti gereği beton bir bloğun altına gömüldü. Kısa süre sonra da kimliği bilinmeyen kişiler Holmes'un kanlı Kale'sini yaktı. Halbu ki çok orjinal bir müze olurdu bana sorarsanız.
Otelin eskiden buluduğu yer şimdi çok alakasız, gidip görmenin pek bir anlamı yok ama neyse ki fotoğraflarına ve planlarına hala ulaşılabiliniyor.

Kaynak:


Murder Hotel- The Story of America's Fist Serial Killer
H.H.Holmes The Tragedy of the World's Fair Fiend
Wikipedia

3 Ekim 2011 Pazartesi

Güven GÜNDOĞDU anısına

Sevgili Dostumuz, Okul Arkadaşımız, Meslektaşımız, MSGSÜ Mimarlık Öğrencisi Güven Gündoğdu Anısına..

Kısa bir zaman önce Güven GÜNDOĞDU'yu genç yaşta, aniden ortaya çıkan ve hızlı bir şekilde gelişen akut lösemi hastalığından dolayı kaybettik. Her kaybın erken olduğunu düşündüğümüz bu hayat gerçekliğinde yirmi dokuz yaş birçok şeyin başlangıcı olarak kabul edilebilir. Öğrencilik de, mimari meslek hayatımızın başlangıcı ve bir parçasıdır. Bu nedenle devam eden öğrenciliğinin yanı sıra meslektaşımız olarak da anılmalıdır. Bunda her mimarlık öğrencisinin de yaptığı gibi profesyonel çalışma ortamına öğrenciliğinin erken dönemlerinden itibaren adım atmasının yanında, okuldaki hocalarımızın bize bu gözle bakmalarının da payı var.
Onu burada anlatma görevi bir kişinin omuzlarına verilemeyecek kadar ağır bir yük. Daha önce birçok projede yaptığımız gibi, ortak hislerimizi, hüznümüzü, paylaşımlarımızı dile getirmek üzere bir araya gelerek bu yükü paylaşmayı tercih ettik. Ancak bu sefer karşımıza çıkan güçlük kelimelerin yetersiz kalmasıydı. Dostumuz Güven basmakalıp sözlerle nasıl anlatılabilir ki? Bir insanla Don Kişot'un tek bir cümlesi üzerine saatlerce tartışmamızı nasıl açıklayabiliriz ya da Özdemir Asaf'ın dizeleri üzerine bütün bir gece kafa patlatmasını? Güven tüm sorularımızın cevabını bilen bir adam değildi. Sorularımıza beraber yanıt bulmaya çalıştığımız dostumuz, arayışımızın yol arkadaşıydı. Hayat hakkında düşünmekten yorulup, onu yaşamaya karar verdiğimiz anlardaki yoldaşımızdı.
Evet, yirmi dokuz yaş hayatta pek çok şeyin daha başlangıcı kabul edilen bir yaştır hele ki geç olgunlaşılan şu mimarlık dünyasında. Dostumuz, okul arkadaşımız ve ısrarla meslektaşımız Güven GÜNDOĞDU, kendi projeleri ile meslek hayatına devam edemeyecek olsa da çoğumuzun projelerine yapmış olduğu katkılarla ve paylaşımlarla, bizim mimarlık hayatımızda yaşamaya devam edecek. Bundan sonra kendimize dair bir şeyler anlatmanın, onu anlatmak demek olduğu bir gerçek. Artık kendisi bedenen yanımızda olmasa da, bizlere kattığı şeyler, içimizde bir parçamız olarak yaşama sarılmamızı sağlayacak.
Dostları, okul arkadaşları, meslektaşları…