24 Haziran 2015 Çarşamba

Haftasonu İçin Ada Planı (Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi)

Heybeliada’da rastgele dolaşırken bulmuştuk Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evini. Büyük pembe köşk biraz bakımsız durumdaydı hatta balkonun filan biraz aşağı doğru eğilmeye başladığını hatırlıyorum.

İçeride bizi karşılayan evin bekçisi bakımsızlığın sadece evle sınırlı olmadığından bahsetmişti. Selefi bakmış ev kimsenin umrunda değil, ne gelen var ne giden, başlamış evdeki eşyaları teker teker satmaya. Hüseyin Rahmi'nin, piyanosu, bisikleti, kemanı, mandolini, kristal takımları şimdi kim bilir nerede. Ama yetkililer olaya bir yerden sonra uyanmış olacak ki adama kapıyı göstermişler.

Ev hakkında bilgi edinmeye çalışırken yeni birşey daha fark ettim; farklı gastelerde farklı zamanlarda ve farklı yazarlar tarafından bu ev hakkında yazılmış makaleler var. İşin tuhaf tarafı aslında hepsi aynı yazı. Türkiye'deki gazetecilik seviyesi gözlerimi yaşartıyor.

Konumuza dönersek; Hüseyin Rahmi Gürpınar 3 yaşındayken annesi vefat eder. 3 yıl sonra babası tekrar evlenmeye karar verdiğinde oğlunu anneannesinin yanına yollar. Bu andan sonra çocukluğu hep kadınlar arasında geçmiş. Kadın karakterleri bu kadar iyi yazabilmesini buna bağlıyorlar.

İlk romanı ''Şık'' ile büyük bir başarı yakalayınca dönemin padişahı 2. Abdülhamid kendisine bir beraat yollamış. Bugün bu yolladığı beraat hala daha köşkün duvarına asılı.
''Şıpsevdi'' romanından kazandığı parayla da bu köşkü yaptırmış. Evin rehberi köşkün planını bizzat Hüseyin Rahmi'nin çizdiğini söyledi ama bana burada birilerine haksızlık ediliyor gibi geliyor. Yani Hüseyin rahmi Gürpınarı 1/20 ahşap cephe sistem detayı çizerken düşünebiliyor musunuz? Muhteşem fabrikalar belgeselinde vardı; Ahmet Zorlu nasıl tüm fabrikanın planını kendisinin çizdiğinden bahsediyordu. A4 bile olmayan bir kağıda 'burası tv üretim kısmı, burası buzdolabı üretim kısmı' diye çizmiş olmuş!

Heybeliada'da manzaraya hakim bir şekilde tepeye kurulmuş olan köşk yolun sonundaki son ev gibi. Hüseyin Rahmi bey bir münzevi hayatını tercih etmiş diyebiliriz. Adalılar alışıktır yokuş çıkmaya. Yaşlı adalılar hep dinç kalır evlerinin yokuşunu inip çıkmaktan. İstanbul'dan gelenler telef olurlar o yokuşlarda. Hüseyin Rahmi beye misafirliğe gelen Şükufe Nihal hanım da '' Bu eve gelmek için tayyare lazım'' diye sitem edince de Hüseyin Rahmi bey pek takmamıştır mesela.



Eğimli bir araziye oturan ev, manzaradan en iyi şekilde yararlanabilmek için üst kota göre yerleşmiştir. Yani Şükufe hanımın çıktığı o yokuşun üstüne bir de bahçenin merdivenlerini tırmanması gerekiyordu.

Hüseyin Rahmi bey aslında tam adalı değildi. İstanbul'da doğdu, 3 yaşındayken annesi ölünce babasının yanına Girit'e gönderidi ama babasının tekrar evlenmesi üzerine 6 yaşında anneannesinin yanına Üsküdar'a geldi. Kendi evini inşaa etmeden önce Heybeliadada 10 yıl kadar kiracı olarak yaşadı.

Türk evinde haremlik selamlık kültürü vardır. Kafesler, cumbalar, sokak kotuna pencere açmamalar vs. Ama adalara geldiğinizde bu formül işlemez. Aman sokağa arkamızı dönelim, iç avulumuza bakalım, kapımıza kim gelmiş diye cumbalardan yan yan bakarızlar filan olmuyor. Adalarda hakim rüzgar yönü belli, koskoca İstanbul manzarası dururken arka bahçedeki tek bir ağaca bakacak da değiliz hani. Bu yüzden ada mimarisi günümüze daha yakın şekilde balkon sahibidir. Hüseyin Rahmi beyin evinde de 1. katta ön cepheyi saran uzun bir balkon var ama çekingen balkon çok da geniş değil. Her sabah kahvaltımızı balkonda yaparız diyemezsin.

Evde Hüseyin Rahmi Gürpınar ile beraber yengesi Aliye hanım ve yengesinin kızı Safiye hanım, bir adet hizmetçileri ve arkadaşı öhüöhü (yapmacık öksürük) Miralar Hulusi bey de yaşamaktaydı.
Evin bekçiliğini ve rehberliğini üstlenen kız Hüseyin Rahmi Bey'in çok usta bir aşçı olduğundan, pazar alışverişini Miralay bey yaparken yemekleri Hüseyin Rahmi beyin yaptığından, hatta adada Hüseyin beyin reçellerinin meşhur olduğundan bahsederken ben ' yenge napıyor, Safiye nerede, bu hizmetçiye niye para ödüyorlar' diye düşünüyordum.



24 kişilik yemek masası ev sahiplerinin misafir ağırlamayı sevdiğine işaret ediyor. Yemek odası batı tarzında iken Abanoz çalışma masası ve kütüphanesi ile çalışma masası doğu tarzında. Her odada 19 yy'dan kalma el dokuması halılar ve evin her tarafını saran Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın bizzat ördüğü danteller evi tam bir anneanne evine çeviriyor bence.
3 tarafı denize bakan evde ışık konusunda sıkıntı çekilmiyor.
Evin en kıymetli odası olan çatı katı ise Miralay Hulusi beye ayrılmış.



Miralay Hulusi beyin ölümünden sonra Hüseyin Rahmi bey bir süreliğine Mısır'a gitmiş. Bu süre haricinde hayatının son 31 senesini bu evde geçirmişti. Ölümünden sonra Heybeliada Abbas Paşa mezarlığına Miralay Hulusi beyin yanına gömüldü.


Kaynak: 
Wikipedia

http://vatankitap.gazetevatan.com/haber/yazarlarin_evleri_ziyaretcilerini_bekliyor_/1/20959

Muhtelif Gazeteler (!)